Biranın tam olarak ne zaman keşfedildiği bilinmiyor; bu konuda sadece tahminde bulunabiliyoruz. Rastlantının bu keşifte çok önemli bir rol oynadığı kesin; fakat buna ilaveten, insanların sonuçlarını tam olarak bilmeksizin bir şeyleri deneme eğilimlerini,”düşe kalka öğrenmek” dediğimiz şeyi de hesaba katmak gerekir. İnsanoğlu neredeyse her şeyi böyle öğrendi: birbirine benzer koşullar altında ne gibi farklı sonuçlar elde edildiğini göz önünde bulundurarak, yani deneyerek ya da daha iyi sonuç elde edebilmek için sadece çok küçük bir kısmına etki etmeye çalışarak.
Günün birinde ekmek yapmaya çalışan birinin hazırladığı bulamaçla bunu gerçekleştiremeyeceğini, çünkü farkında olmadan bulamacın içinde alkol oluştuğunu ve bunun bir felaket olmadığını ilk keşfettiği an tuhaf olsa gerek. Alkolle ilk karşılaşma bu olmasa da alkolün tam olarak ne olduğu bilinmiyordu. Şarap üretimi henüz başlamamıştı. Alkol ”doğada kendiliğinden”oluştuğu haliyle biliniyordu. Sarhoş bir filin Hindistan’ın yoksul bir köyünün yarısını yerle bir ettiği ya da bir çift maymunun plajda güneşlenen turistlerden yürüttükleri içkilerle yavaş yavaş kafayı bulduğu videoları muhtemelen izlemişsinizdir. Bu tür komik hayvan videolarının en eski versiyonu YouTube’da bulabilirsiniz: ”Marula fruit party” adındaki bu videoda dalları olgunlaşmış meyve dolu bir ağacın altında meyvelerin düşmesini bekleyen bir fil artık buna daha fazla dayanamayıp ağacı sallamaya başlar. Olgunlaşmış meyveler birbiri ardına yere düşerken bunu gören diğer hayvanlar da soluğu ağacın altında alır çünkü onları bekleyen lezzetli şeyin ne olduğunu çok iyi bilirler. Bu meyveler fazla olgunlaştıkları için kendiliğinden bir fermantasyon süreci gerçekleştirmiştir. İçerdikleri şekerler kendiliğinden mayalanarak büyük ölçüde alkole dönüştüğünden aslında hepsinin içinde henüz sıkılmamış bir meyve kokteyli saklıdır. Sonuç olarak savan sakinlerinin yarısı kafayı bulur: Yaban domuzları oldukları yere yığılır: maymunlar ağaçtan düşer: bir zürafa yalpalayarak yürümeye çalışır. Hatta dalın üzerindeki tırtıl bile düşecek gibi olur.
Alkol doğada mevcuttur ve her meyvede kendini gösterebilir. Avcı-toplayıcı ilk insanlar bu durumu ve bunun nadiren gerçekleştiğini çok daha önceden keşfetmiş olmalılar. Atalarımızın alkol üretme sürecinin üstesinden gelebilmek için kaç bin dereden su getirdiğini kimse bilmiyor ama uzun zaman aldığına eminim. Ve o ekmek niyetine hazırlanan bulamaçta muhtemelen işlerin yolunda gitmediğinin anlaşıldığı o sihirli an: ilk bira!
Sıvı ya da katı, Mezopotamyalılar için ekmek ve bira aynı şeydi. Muhtemelen önce ekmek pişirilir, ardından gerek duyulduğunda mayalanması için suya yatırılırdı. Ortaya çıkan lapa muhtemelen topaklı ve bulanıktı, ama insanın tattıkça canının daha fazla çektiği cinsten bir lapaydı. Bu şekilde biranın üretim aşaması yavaş yavaş şekillenmeye başladı.